Aşağıdaki metin Sayın Dr. Halil Atılgan'dan alıntıdır. Kendisine bu araştırması için içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Köyümüz insa...
Aşağıdaki metin Sayın Dr. Halil Atılgan'dan alıntıdır. Kendisine bu araştırması için içten teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Köyümüz insanının, yani Barak'ların tarihinin Horasan, Gaziantep, Çukurova ve Hazar Denizi'ne kadar uzandığı birçoğumuz tarafından bilinen bir gerçek. Belbarak'ta yaşayan insanların da Barak soyundan gelmesi önceden yaşadığı topraklardan Anadolu'nun içlerine kadar bir kültür akımı gerçekleştirdiğini görüyoruz.
Baraklar Oğuzların Bozok kolundan Yıldızhan Oğullarına bağlı Beğdilli-Beydilli–Badıllı boyu içerisinde yer alan oymaklardandır. 15. yy. Hazar Denizi’nin Güneydoğusunda Horasan bölgesinde bulunan Baraklar Akkoyunlu Devletinin Osmanlı Devletine Otlukbeli Savaşında yenilmesi üzerine İran ve Anadolu içlerine göç ederler. Barak Türkmenleri ve Beğ-Dili boyu oymakları Seyit Selahattin’in oğullarından Feriz Beyi reis seçerler. Feriz Beyin önderliğinde Anadolu’ya gelen Baraklar 16. yüzyılın başlarında Yozgat ve civarına yerleşirler. Horasan’dan kalkarak Anadolu’ya gelişlerini Barakların ünlü ozanı Dedemoğlu aşağıdaki dizelerle dile getirir:
Kalktı sökün etti piri zadeler
Çan çalar mayalar bozlaşır gider
Arap ata binmiş gelinler kızlar
Onlar da Hub dilinden söylenir gider
Katara çekerler mayanın hası
Bağrını hun etti çanının sesi
İkindi namazı göçün arkası
Onlar da birbirin gözleşir gider
Bizim beylerimiz düştüler yola
Ala gözlerine ben olam köle
Abbasi beşiği muaflar ile
Atlar da çöl deyi sızılaşır gider
Karardı geldi garibin pusu
Silindi kalmadı kalbimin pası
Türkmen kızları çektiler yası
Teze gelin kızlar ağlaşır gider
Burada hayat devam ederken Barakların devletle araları açılınca Gazi Antep’e sürülürler(1). Aslında bu sürgünün adı iskândır. Bu iskâna 84.000 hane katılır(2).
Baraklar için zorlu bir göçün hikâyesi de böylece başlamış olur. Bu zorlu göçü yine Barakların ünlü ozanı Dedemoğlu dile getirir:
Kalktık Horasan’dan eyledik sökün
Düşürdüler bizi tozlu yollara
Omuzda parlıyor uzun şilfeler(3)
Aşırdılar bizi karlı dağlara
Bölük bölük oldu yüklendi göçler
Atlandı ihtiyar yayandı gençler
Başımıza geldi gördüğüm düşler
Düşürdüler bizi gurbet ellere
Gâhî konduk gâhî göçtük yollarda
Bilip bilmediğim gurbet ellerde
Âlem dağlarında şu daz(4) çöllerde
Bu halimiz destan olsun dillere
Toplandı aşiret geldik Culab’a
Seksen dört bin hane gelmez hesaba
Deve koyun çoktur insan kalaba
Susuz hayvan inileşir çöllere
Dedemoğlu der ki aşkın bağından
Aşırdılar bizi Yozgat dağından
Anadolu Sivas şehri sağından
Bizden sonra bir nam kalsın ellere
Gazi Antep’teki yerleşim yerleri Tilbaşar yaylasıdır. Bu coğrafi bölge, Doğuda Fırat’a, Batıda Gâvur (Amanos) Dağlarına, Güney ve Güney Batıda Halep ve Amik Ovasına kadar uzanır. Baraklar bu bölgede Arap ve Kürtlerle birlikte yaşamaktadırlar. Beraber yaşamaya başladıkları andan itibaren araları açıktır. Gün geçtikçe aralarındaki husumet daha da artar, çekilmez bir hâl alır. Barakların ünlü ozanı Dedemoğlu bir türküsünde: “Ömrümde sevmezdim Arap’ı Kürt’ü / Çekti çadırını karşıma kurdu” der. Araplarla Baraklar arasında husumet çekilmez olunca Feriz Bey daha fazla dayanamaz. Oymağın yarısını alarak Horasan’a göç eder. Horasan’a gitmeyenlerin bir kısmı Gazi Antep il sınırları içinde, diğerleri de Anadolu’nun çeşitli yörelerine dağılırlar. Onun için Anadolu’da çeşitli Barak köyleri karşımıza çıkar. İşte tespit ettiklerimizden birkaç örnek:
- Adana Karaisalı’da Barak dağı köyü
- Afyon Dinar’da Baraklı köyü
- Artvin Yusufeli’nde Barakbil köyü
- Bolu Gerede’de Baraklar köyü
- Bursa Merkezde Barakfakı köyü
- Bursa Merkezde Baraklı köyü
- Kırıkkale Keskin’de Barak köyü
- Kırıkkale Keskin’de Barak obası köyü
- Kırşehir Çiçekdağı’nda Baraklı köyü
- Konya Ilgın’da Barakmuslu köyü
- Nevşehir Avanos’da Aşağı Barak köyü (Kaynakçada Avanos'a bağlı olarak görülse de Hacıbektaş'a bağlıdır)
- Nevşehir Avanos’da Belbarak köyü (Kaynakçada Avanos'a bağlı olarak görülse de Hacıbektaş'a bağlıdır)
- Tokat Erbaa’da Aşağı Barak köyü
- Tokat Erbaa’da Yukarı Baraklı köyü
- Yozgat Boğazlıyan’da Baraklı köyü
Gazi Antep’te kalan Barakların yaklaşık dörtte üçü padişah 2. Süleyman döneminde bölgedeki devşirme unsurlarla sürekli kavga edip, bunların tarlalarını ve evlerini yaktıkları gerekçesiyle Rakka’ya sürülür. Bu sürgün olayının 1690’lı yılların sonunda gerçekleştiği bilinmektedir. Barakların ata yurdu İran Horasan’dır Horasan’dan 84. 000 hane göç ederek gelenlerin çoğunluğu Gaziantep’in İslâhiye, Karkamış, Nizip, Oğuzeli, Şanlıurfa’nın Birecik, Bozova, Halfeti, Suruç, Adıyaman’ın Besni, Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinin Aşağıbarak, Yukarıbarak, Belbarak köylerinde yaşamaktadırlar. Kendilerine has kültürleri vardır. Kültürlerinde kendi adlarıyla anılan Barak Uzun Havaları önemli yer tutar. Barakların bu uzun havaları geçmişle geleceği birbirine bağlayan önemli bir köprüdür. Kendilerine ait tüm bilgileri şimdiki kuşaklara bu uzun havalar vasıtasıyla ulaştırmışlardır. Barak tarihi bu uzun havalarla destanımsı bir şekilde dile getirilir. Ünlü ozanları Dedemoğlu, Kılınçoğlu, Hurşit, Garip ve Karacaoğlan’dır.
Ali Rıza Yalgın Cenupta Türkmen oymakları kitabında Barak Türkmenlerini:
- Torunlu
- Kürdülü
- Eseli
- Tiryakili
- Göğebakan
- Ali İdrisli
- Hacıkasımlı
- Çoksuruklu
- Marzıbalı
- Çayrazlı
- Karakozaklı
- Mercanlı
olmak üzere 12 obadan meydana geldiğini ifade etmektedir.
![]() |
Barak ovasına ilk kurulan Türkmen köylerinden Arıkdere. ( Germiş) Köy takriben yüz elli yıl önce kurulmuştur. Barak ovasının merkezindedir. Köy Barakların Torunlu kolunun Urum Uşağı oymağındandır |
Araştırmacı Ömer Özbaş “Gazi Antep Dolaylarında Türkmenler ve Baraklar” adlı eserinde ise Barak Türkmen obalarını:
- Eseli
- Karakozaklı
- Kürdülü
- Abdürezaklı
- Torun
- Bayındır
- Adıklı
olmak üzere yedi obadan meydana geldiğini, Torunlu, Kürdülü ve Abdürezaklı obalarının en büyük olduğunu ifade etmiştir. Gazi Antep Valiliğinin hazırlamış olduğu Barak Türkmenleri adlı eserde ise bu obaların dörde, dört obanın da kendi içinde kollara ayrıldığı aşağıdaki gibi sıralanmıştır.
Abdurrezzaklı Torunlu Kürdülü Adıklı (Kılıçlı)
Tiryakili Rumlu uşağı Danaoğlu Karakozaklı
Çayrazlı İnal Uşağı Sürkızılı Birelli
Göğebakanlı Halit uşağı Bozmuratlı Ceceli
Çokburuklu Hacı Behzatlı Sultan Uşağı Emirli
Batmanlı Osman Uşağı Davut uşağı Arap Kıranlı
Mercanlı Muharremli Çapaoğulları Karamanlı
Ali İdrisli Haditli Marziyalı Çayırganlı
Kızılcaşarlı Seyf Uşağı
Karahabalı
Mahmutlu
Asımlı
Ceritli
Barak Havaları halk müziğimizin içinde bir uzun hava türüdür. Daha çok Gazi Antep, Kilis, Hatay’ın Amik Ovası’nın kuzey kesimi, Osmaniye, Amanoslar ve Gâvur Dağları Barak Havalarının yoğun olarak çalınıp söylendiği yörelerimizdir. Gâvur Dağlarındaki Barak Ağzı uzun havalara Barak Ağzı Türkmen’i denilmektedir. Barak Uzun Havaları genelde o yörede yaşayan Barak Aşiretlerinin birbirleriyle kavgasını, iskânlarını, yiğitliğini ve mertliğini konu eder. Oldukça yanık ve liriktir. Bu havaları okumak için belirli bir ağza, üslup ve tavra sahip olmak gerekir.
Barak havalarını okumak marifettir. Bu havaları okuyarak geçmişi günümüze taşıyan önemli ustaları minnetle yâd ederek isimlerini saymak gerekir. Oğuzelili Şerif Akbağ, Şıdo Hanifi(5) , Mahgül, Kilisli Aslan Sazcı, Hapseli Mamico, Ökkeş Dehmanoğlu, Nizipli Deli Mehmet, Mizarlı Mehmet, Mehmet Demir, Adanalı Halit Arapoğlu, Aptep’ten Fayat Alagöz, Cevdet Günebakan, Ahmet Ödük, Sait Taşkıner, Motorcu Kemal, İslahiye’den Gül Ahmet Yiğit, Hatay’dan Asım Kuzuluk Barak Havalarını iyi icra eden ustalardır. Nizipli Deli Mehmet deyince onun ünlendirdiği “Duman duman olmuş ta karşıki dağlar” uzun havası gelir akla. Taş plaklar vasıtasıyla günümüze ulaşan bu türkümüz klasikleşmiş uzun havalarımızdan olup taş plak kayıtlarına Ayıntap(6) Keremi adıyla geçmiştir. Nizip, Oğuzeli ve Karkamış’ta yaşayan Barak Aşiretleri Ayıntap Keremi olarak kayıtlara geçen bu uzun havaya Kesik Kerem demektedirler.
Barak Havalarının ortaya çıkmasını sağlayan en önemli unsur yörede yaşayan aşiretler ve oymaklardır. Bunlar sayesinde Barak Havaları dalga dalga yayılmıştır. Yörede Elbeyli, Beydili (Baddıllı) ve Barak Aşiretleri yoğunluktadır. Barak havalarının içinde bir tür olarak değerlendirilen İskân Havaları Barakların daha çok Suriye sınırına iskân edilmelerini anlatan uzun havalar olarak kayda geçmiştir. İşlediği konular, yiğitlik, mertlik ve yerleşimle ilgilidir. İskân havaları genelde iz bırakanlar için yakılmıştır. Topal Abdo, Feriz Bey, Velet Bey, Hurşit bunlara birer örnektir. Hikâyeli türküler içinde değerlendirilir. Türküler hikâye içinde söylendiği gibi ayrı da seslendirilir. İskân havalarının çoğu nikriz makamı seyrindedir.
Ali Rıza Yalgın “Cenupta Türkmen Oymakları” adlı eserinde Kilis’in Yazlıbecer köyünden Topal Aptal adındaki kaynak kişinin verdiği bilgeler doğrultusundaki tespitlerine baktığımızda yöre uzun havalarını:
- Urum Bozlağı
- Düdem Bozlağı
- Benderi Bozlağı
- İskân makamları (Ağıt, harp ve darp)
- Elbeyli
- Urum divanı
başlığıyla sıralamıştır. 2008 yılı itibariyle Nizip’in Arıkdere, (Germiş) Oğuzeli’nin Dokuzyol (Uruş) köylerinde yaptığımız araştırmada bu türlerin tamamının yaşamadığı, ya da unutulduğu, İskân, Garip, Urum Garibi, Elbeyli, Barak Dertlisi, Şeftali Barağı, Benderi gibi türlerin hâlâ yaşadığı tespit edilmiştir. Yörede yaptığımız araştırmalarda “bozlak” sözcüğünün kullanılmadığı buna rağmen Ali Rıza Yalgın’ın tespitlerinde yöre uzun havalarının bir kısmının bozlak olarak değerlendirilmesi oldukça dikkat çekicidir.
Nizip’in Arıkdere (Germiş) köyünden mahalli sanatçı Mehmet Demir Barakların Torunlu kolunun Urum Uşağı oymağındandır. Yörenin kültürünü bilen uzun havalarını otantik biçimiyle okuyan bir mahalli sanatçıdır. Aldığımız bilgelere göre yörede okunan Barak Uzun Havaları aşağıdaki gibi tespit edilmiştir.
Öksüz Oğlan
Ladıf Bey
İskân
Hurşit
Kelnasıroğlu
Ezo gelin
Garip
Ali Paşa
Deli Boran
Urum Garibi
Topal Abdo
Benderi
Kılıçoğlu
Amik Dönesi
Badeli Nahsan
Miskin Ali
Haco Gelin
Köroğlu
Emrah
Bilal Bey
Kesik Kerem
Derviş Ali
Velet Bey
İsaballı
Bediroğlu
Genç Osman
Kul Mustafa
Feriz Bey
Kuğu
Hüseyni
Karacaoğlan
Abu Seyf
Abu deve (Halep’in Kışlası)
Bu uzun havaların her birinin ayrı yapıda ve karakterde olduğu, biri birine hiç benzemediği tespit edilmiştir. Her türkünün bir hikâyesi vardır. Türküler hikâyenin içinde icra edildiği gibi hikâyesi anlatılmadan da icra edilir. Barak Aşiretinin hayatı bu türkülerin içindedir. İskânı, konup göçmesi, savaşı, mertliği, yiğitliği, acısı, kederi, kavgası bu uzun havalarla dile getirilmiştir. Bu türküler ve hikâyeleri sözlü olarak nesilden nesile yazıya dökülmeden günümüze ulaşmıştır. Barak Uzun Havaları Barak Türkmenlerinin hayatıdır. Barakların tüm özellikleri bu türkülerle dile getirilmiştir. Barak Havalarının önemli bir özelliği de hepsinin uzun hava formunda oluşudur. Kırık hava formunda Barak Havası olmaması da çok dikkat çekici bir husustur. Doğrusunu söylemek gerekirse Barak Aşiretleri kırık hava tarzındaki türküleri pek türküden saymazlar. Onun için türkülerin hepsi uzun hava formunda olup dik seslerden başlar. Dik seslerden başlaması en önde gidenin arkadakine sesini duyurmasından kaynaklanmaktadır. Barak Türkmenlerinin türkülerinin yanık ve içli olmasının tek sebebi ise aşiretin sürekli konargöçer olmasından kaynaklanmıştır. Acı ve keder konargöçerlerin hayatıdır. Acı, keder konup göçmenin verdiği mutsuzluk barakların türkülerine yansımış her fırsatta da kendini göstermiştir. Barak Uzun Havaları: Göç, doğa, iskân, sevda, ölüm, yiğitlik, mertlik halk hikâyelerini kendine konu olarak seçmiştir. Türkü sözlerinde müthiş bir edebi estetik vardır. Sözlerde 11’li hece ölçüsü kalıpları kullanılmıştır. Sözler Barak ozanlarına aittir. Barak uzun havalarına söz olan dizelerin son dörtlüğünde ozanın tapşırmasını görmek mümkündür. Dizelerde aman, yavrum, yandım, gine, yetmiyesice, kadanı alım gibi katma sözler kullanılır. Barak Uzun Havalarını davul zurna eşliğinde okumak gelenektendir. Bu havaları zurna ile çalmak için ustalık gerekir. Uzun havalarda uşşak, hicaz, hüseyni(7), rast ve saba makamları çokça kullanılmıştır. Barak Uzun Havalarının hemen hepsi dik seslerden başlayarak pes seslerde karar kılar. Seslerin bir sekizlinin dışına taştığı görülür. Bazı türkülerde ses genliği yaklaşık 12. dereceye kadar çıkar. Barak Uzun Havaları inici bir müzikal yapıya sahiptir. Uzun havalar okunurken çalgı solisti hazırlamak amacıyla uzun hava seyrinde açış yapar. Açış zurna ya da bağlama ile yapılır. Yöre sanatçıları şimdi kemanla da barak açışları yapmaktadır. Yapılan açışların en önemli özelliği çok sık sekilemelerin(8) yapılmasıdır. Sekilemeler kesinlikle ezginin tavır ve üslubuna uygun olmalıdır. Barak havalarının bir başka özelliği de “trillerin”, ters “glissandoların”(9) yapıldığı motif ve küme sekilemeleridir. Barak havalarında açış çok önemlidir. Farz edelim ki hicaz makamı kalıplarına uygun bir türkü okuyacaksınız. Açış da elbet hicaz makamı kalıplarına uygun olacaktır. Kural bu. Barak türkülerinde normal açış kurallarını uygularsanız o paçanın hakkını veremezsiniz.
![]() |
Barak türkülerinin ustası Arık Dere köyünden Mehmet Demir ve Amcası Barak Uzun Havalarından örnekler sunarken |
Hakkını vermek için yapılan açış ezginin kalıplarına uygun sekilemelerle süslenmeli, ezgi seyrine uygun olmalıdır. Eğer türkünün kalıbını, seyrini ve açış tavrını bilmezseniz türküye açışı yapamazsınız. Bu da Barak Havalarının en önemli özelliklerinden biridir. Tavır ve üslup bilinmezse yapılan açış bir işe yaramaz. Barak uzun havalarını söylemek için iyi bir kulağa, geniş bir ses aralığına sahip olmak gerekir. Bu özelliklere sahip olmayan kişiler asla Barak havalarını okuyamaz. TRT’de çalınıp okunan Barak Havaları yüzeyseldir, otantik değildir. Bunlar şehirleşmiş Barak Havalarıdır. Otantik Barak Havalarından ayrı değerlendirmek gerekir. (İstisnalar hariç.)
Merhum Barak Türküleri ustası Oğuzelili Şerif Akbağ İstanbul Radyosunda Nida Tüfekçinin konuğudur. Barak havalarını okumak üzere gelmiştir. Hoşbeşten sonra merhumu o zamanın iyi açış yapan saz sanatçısıyla birlikte stüdyoya alırlar. Şerif Akbağ repertuvarını hazırlamıştır. İlk türküsü “Urumun Yolları”. Açış yapacak saz sanatçısı türkünün makam seyrini kavramak, iyi açış yapmak için Şerif Akbağ’a; “Haydi üstat türkünü oku bakalım” der. Merhum eli kulağa atar “Urumun yolları’na” girer. Saz sanatçısı hayret eder. Daha hayatında ne böyle türkü okuyan görmüş, ne de böyle bir türkü dinlemiş. Bir, bir daha derken Şerif Akbağ ve dinleyenler saz sanatçısının uzun havaya eşlik edemeyeceği kanaatine varır. Çare… Çare yok. Açış yapılmadan solistin türküyü okuması kararlaştırılır. Solist ağzı ile açış yapacak, yeri gelince de türküyü okuyacaktır. Düşünce uygulanır. Merhum Şerif Akbağ ağzıyla açış yaparak türküyü okur. Demek istediğim odur ki: Eğer açış yapacak kişi işin ehli değilse Barak Uzun Havasını okuyacak kişiye eşlik edemez.
Divan-ü Lügat-it Türk: Dil bakımından geçmişi günümüze taşıyan çok önemli bir eserdir. Kaşkarlı Mahmut tarafından hicri 1068’de yazılmaya başlanmış 1072 yılında da bitirildiği tahmin edilmektedir. Eser; Araplara Türk dilinin özelliğini ve güzelliğini anlatmak, Türkçe kelimeleri Arap usullerine göre sıralayıp anlamlarını öğretmek için kaleme alınmıştır. Türklerin en eski ansiklopedik sözlüğüdür. Bu küçük açıklamalardan sonra divanda Barak’ın anlamına bakalım.
Barak : Çok tüylü bir köpek,
Baraklığı : Köpeği olan kişi,
Barak : Türklerin inancına göre kerkes kuşu yaşlanınca iki yumurta yapar üzerine otururmuş. Yumurtanın birisinden Barak çıkarmış. Bu da köpeklerin en çok koşanı, en iyi avlananı, öbür yumurtadan çıkan yavru ise kerkes kuşunun son yavrusu olurmuş.
Divanda Barak; tüylü köpek olarak ifade ediliyor. Bununla ilgili Prof. Dr. Hilmi Ziya Üken’in “Anadolu’nun Dini Sosyal Tarihi” adlı kitabından konuyla ilgili bir paragraf aktarmak istiyorum. S. 57. “Şamanlar Barkta otururlardı. Odalarında bir ocakla, tahtadan yapılmış birkaç basamaklı merdiven bulunurdu. Bu merdiven göğe çıkmaları için bir vasıta idi. Acemlerin Simurgu(10), İslam’ın Burak’ı, Şamanların da Barak’ı vardı. Bu hayvan Tuğrul(11) ile köpeğin birleşmesinden meydana gelmiştir. Şaman üzerine biner ve Allah’la görüşmeye giderdi” denilmektedir. Anadolu’da Barak’ın tüylü bir köpek olmasının temeli de sanırım buradan geliyor olmalı.
Aynı eserden şu satırları da aktarmakta yarar var: “Orhun kitabelerinde okunacağı üzere hakanın yog merasimine bütün Türk kavimlerinden yogcular gelirdi. Bir adam öldüğü zaman mezarına evvela üzeri yazılı büyük bir taş: Yani Bengütaş = ya da kitabe denilirdi. Sonra bunun etrafına ölenin hayatta öldürdüğü düşmanların adedi kadar taş koyarlardı. Mezarın uzaktan gözükmesi için büyük bir sırık dikilir ve yanı başına ahşap, ya da taştan yapılmış mabet inşa edilirdi. İşte bu mabet Barktı. Bark sırıklar üzerine kurulur ve içerisine merdivenle inilirdi. Bark içinde ölenin eşyası, silahları dururdu. Duvarlara hayatında yaptığı kahramanlıklar resimlenir, kendisi için yazılan mersiyeler övgüler asılırdı. Bu barklar budunun büyüklerinden biri için yapılırdı. Halkın mezarları daha sade, tek bir kitabe ve taşlardan meydana gelirdi” denilmektedir.
Barak kültürü hâlâ varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. İşte yöre kıyafetiyle bir Barak kadını. Eskiden Barak kadınları baş örtülerine Feriz Bey turnayı çok seviyor diye turna tiyeği(12) takarlarmış. Sonra bu tavuk tiyeğine, tavuk tiyeği de zamanla yerini çiçeğe bırakmış. Adana Tarsus’taki Tahtacı Türkmenleri de başlarına Baraklar gibi tavuk tiyeği takıyorlar. Tıpkı Kızılderililerin kuş tüyünden yaptıkları başlık gibi. (Benzerlikler çok ilginç).
Kaküller ve zülüfler kadının evli-bekar olduğunu gösterir. Başlıkların biçimleri ve süsleri, bunları giyenlerin sosyal durumunu da belirler. Başa örtülen örtüler, örtülerin kenarlarına yapılan oyalar bile giyenin bekar, nişanlı veya evli olduğunu anlatabilecek niteliktedir ve aşiretlere, abalara göre de farklılıklar gösterirler. Başlıklar ve baş süslemelerinin en zenginleri gelin başlıklarında görülebilir.
Kadın Başlıkları ve Toplumsal Anlamları
Anadolu'da yöresel kadın giysileri ve başlıkları oldukça çeşitli, canlı ve anlamlıdır. Özellikle yörük giysi ve baş süslemeleri bu konuda çok zengindir.
Başlıklar:
- Bebe başlığı,
- Genç kız başlığı,
- Gelin başlığı,
- Yeni evli kadın başlığı,
- Çocuklu kadın başlığı,
- Dul kadın başlığı,
- Kırk yaşına varmış kadın başlığı,
- Oğlu askere gitmiş ana başlığı,
- Nene başlığı
gibi gruplara ayrılabilirler.
Yörük giysilerinde ve baş süslemelerinde çiçeklerin dili vardır. Yörük erkeği ve kadını, baştan aşağı çiçek şekilleriyle süslenmiştir. Başa takılan el yapısı bin bir çiçek şekli, oyalarla, yazmalarla, dokumalarla canlandırılmıştır. Doğada bulunan kır çiçekleri, bahçe çiçekleri, meyve çiçekleri renkleriyle ve biçimleriyle giyime yansımıştır. Başa takılan çiçekler ve başa bağlanan çiçek oyaları çeşitli anlamlar taşımışlardır. Bluğa ermiş genç kızı, nişanlı kızı, yeni gelini, evli kadını, umutsuz sevgiliyi, âşık delikanlıyı, sözlü genci, damadı, üç yıllık evli kadını, evli erkeği, oğlu kızı olan anayı, hep başına taktığı çiçeklerden anlarız.
Örneğin sümbül çiçeği oyasını, âşık genç kız ya da nişanlı kız başına bağlar. Sümbül, aşkın ve mutluluğun simgesidir.Mor sümbül âşık kızı, pembe sümbül nişanlı kızı, beyaz sümbül bağlılığı anlatır. Basma taze karanfil takan delikanlının yavuklusu var demektir. Karanfil çiçeği oyasını gelinler, evli kadınlar takarlar. Gül oyasını bazı yörelerde gelinler, bazı yörelerde kızlar bağlarlar. Sarı nergis oyasını bağlayan kadın umutsuz aşkını duyurur çevresine. Erkeği gurbete giden kadın, yaban gülü oyasını kullanır. Badem çiçeği oyasını, sevdiğiyle evlenecek kız seçer. Erik çiçeği oyasını gelinler bağlarlar. Kocasıyla arası nahoş olan yeni gelin, biber baharı çiçeği oyasını başına sarar. Eğer kırmızı acı biber oyası bağlamışsa, kocasıyla arasının biber gibi acı olduğunu belirtir.
Çiçek, sadece yörüklerde değil, tüm Anadolu giyiminde yer alır. Tüm giyim parçaları, çiçekle süslüdür. Bu durum da Anadolu insanındaki çiçek zevkinin yücelişini göstermektedir. 16. yüzyıla değin baş süslemelerinin temel aracı festir. Kadın fesleri, ya gümüş ve altınla silmecesine işleniyordu ya da üzerine gümüş ve altın tepelikler takılarak süslenmişti.
Bazı yörelerde başlarda yer alan ve süs olarak kullanılan altın miktarı, evlilik yıllarını gösterirken, bazı yörelerde evlilik yılları, başa bağlanan yemeni sayısıyla belirtilir. Ayrıca nişanlı, gelin, dul, evlenmek isteyen ya da istemeyen dullar da bu başlıklardan anlaşılırdı.
Oğlu kızı olan, yeşil yapraklı dal oyası takar başına. Yörük kadını, her çeşit malzemeyi süs için kullanır. Çiçek, bitki tohumları, çekirdekler, boncuk, pul, düğme, ilik, deniz kabukları, renk renk iplikler, yün parçaları, püsküller, at kılı, deri parçaları, madeni parçalar, çaput ve bez parçaları, parlak renkli çikolata kağıtları gibi.
Yöre insanı: Barak’ın “Berraktan” geldiğini, iskân bayraktarı olduklarından, giydikleri çuha ve kebeden(13), yanlarında bulundurdukları uzun tüylü köpekten cesaret ve kahramanlık anlamı taşıyan kurt başından dolayı Barak denildiği ifade edilmektedir. Derleme sözlüğünde Barak;
Sivas, Afyon, Kayseri, Adana, Niğde, Eskişehir, Antalya’da çok kıllı insan, çok tüylü iri ya da küçük köpek.
Uşak ve yöresinde köstebek, ispinoz kuşu, tüylü tırtıl.
Afyon ve Niğde’de küçük çocuk.
Burdur da şaşkın.
Bolu’da kır bekçisi.
Balıkesir’de yaldızlı kâğıt.
Denizli ve Balıkesir’de karışık renkler.
Konya-Ereğli’de eski mahalle mekteplerinde çocukların altına serilen döşek.
Korkut Ata’da Barak: “Evinizin önü derecik değil mi / İtinizin adı baracık değil mi” şeklinde geçmektedir.
Barak Baba: Bektaşi babalarından Sarı Saltuk’un mürit ve halifelerindendir. Yunus Emre Taptuk Emre’yi Barak Babanın müritlerinden biri olarak bildirmektedir.
Türk tarihine baktığımızda Barak adlı Türk büyükleri karşımıza çıkar.
Barak Han : Özbek hanlarından,
Barak Han : Çağatay hanlarından,
Barak Hacip : Kirman beyi, Kara Hıtay sülalesinin kurucusu.
Barak Töre : Kırgız kazak sultanlarından
Barak Türkçe bir sözcük olup Orta Asya’dan günümüze kadar gelmiş çeşitli anlamlarda varlığını korumaktadır.
Yaptığımız tespitlere göre Baraklar Sünnileşmiş Alevi Türkmenleridir. Kendileri her ne kadar Sünni’yiz deseler de Alevi yaşayışının tüm özelliklerini henüz üstlerinden atamamışlardır. Yörede Alevi olduğunu açıkça söyleyen grup Barakların Şarkevli koludur. Gazi Antep-Kilis yolunun 30 ile 50.kilometre arasındaki yolun sağında ve solunda kalan köylerde yaşarlar. Kaynaklara göre Gazi Antep Kilis Karayolu üstendeki Kazıklı köyü o yörede Alevi kimliğini koruyan tek köy olarak bilinmektedir. Bu köylerde Sünniler ve Aleviler birliktedirler. Ayrıca Gazi Antep’in kuzey doğusunda (Yavuzeli Besni arasında) Alevi Türkmenlerin bir kolu olan Çepni köyleri vardır. Çepniler şehir merkezinde Düztepe, Yavuzlar, Saçaklı mahallelerinde, Şarkevli, Beydili Türkmenleriyle beraber Yaşarlar. Birbirlerine kız alıp kız vermişlerdir. Daha önce Alevi inancına sahip olan Barak Aşiretleri zaman içinde Sünnileşmişlerdir. Nizip’in Arık Dere köyünde yaptığım tespitlerde yakın zamana kadar köye Malatya’dan, Sivas’tan dedelerin geldiği, cem yapıldığı söylenmektedir. Osmanlının zamanında Barakları Sünnileştirmek için büyük mücadele verdiği de verilen bilgiler arasındadır.
Sonuç: Barak Türkmenlerinin destanımsı anlatımlarıyla günümüze kadar ulaşan Barak Havaları halk müziğimizde en zengin uzun hava türüne sahip bir form olarak varlığını sürdürmektedir. O bazen ok olur yüreğimize saplanır, bazen de Barak Türkmenlerinin Horasan’dan kalkarak Anadolu’ya dalga dalga yayılışlarının tarihi olur. Ondaki haykırışın bir başka özelliği de bağlı bulunduğu aşiretin kimliğini ortaya koymasıdır. Hangi aşirete mensup olduğunu ifade etme özelliğine sahip bir türdür. Halk müziğinin özelliklerini bilen her kişi türküyü duyar duymaz kimliği konusunda teşhisini koyar. Uzun hava türlerinin içerisinde en yanık ve ciğer dağlayanıdır.
Türküleri çalıp okumak için özel bir istidat sahibi olmak gerekir. Ondaki düşünce Dadaloğlu’nun “Ferman padişahın dağlar bizimdir” dizesindeki haykırışa özdeştir. O haykırış iskâna, isyan etmenin bir ifadesidir. Çalınması ve okunması oldukça zor olduğundan istenilen ölçüde yaygınlık kazanamamış, kabuğunu kıramamıştır. Yaygınlık kazananlar ise otantik olmayan, Barakları istenilen ölçüde temsil etmeyen havalardır. Onlar Barak Türkmenlerinin haykırışlarının, feryat ve figanlarının temsilcisi olamaz. Olsa olsa otantik Barak Havalarını bilmeyenlerin kendini kandırmasıdır.
Köyümüzün Facebook Sayfası'na aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Belbarak Köyü paylaştı: 9 Mayıs 2018 Çarşamba
Açıklamalar
[1]“Bu bölgede uzun süre inceleme yapan Ali Rıza Yalgın Cenupta Türkmen Oymakları adlı eserinde: Barak Aşiretlerinin 1000–1010 tarihleri arasında Feriz Beyin idaresi altında Orta Anadolu’dan sürülerek yerleştirilen 80 000 hanelik Türkmenlerin bir oymağıdır ki vaktiyle Rakka-Culap ve Gazi Antep cenubunda yerleşmiş 97 köyden ibarettir. 97 köyün 18’i Türkiye, geri kalanı Suriye’de kalmıştır. Barak oymağının 12 obası vardır: Bu obaların on iki olmasına rağmen kendi aralarında 7 obaya ayrılmıştır: Eseli, Karakozan, Adıklı, Kürdülü, Abdürrezaklı, Torun, Bayındırlı’dır” denilmektedir.
[2] Bunun dört bini halk arasında aptal olarak bilinen çalgıcılardır. Kırıkkale’nin Keskin ilçesinde yaptığımız araştırmalarda yöredeki aptal aşiretine mensup çalgıcılar Barak Aşiretine mensup, Feriz Beyin çalgı takımının elamanları olduklarını ısrarla vurgulamışlardı.
[3] Şifle-Şelfe: Uzun saplı bir çeşit mızrak.
[4] Çıplak, kurak, çorak ve verimsiz toprak.
[5] Ezo Gelinin ilk kocası.
[6] Gazi Antep.
[7] Hüseyni makamıyla ilgisi olmayıp türkü sözlerinin Âşık Hüseyin’e ait olması münasebetiyle Hüseyni denilmektedir.
[8] Sekileme herhangi bir motifi ya da bir ezgiyi en üst basamaktan başlayıp o ezgiyi her seste aralıklarını bozmadan tekrar etmektir. Yüz basamaklı bir merdivenden aşağıya inerken her basamağa adım atışta kişide herhangi bir değişiklik olmadığı gibi kimliğimde de bir değişiklik olmaz. Perdelerde yapılan sekileme de tıpkı buna benzer.
[9] Bazı piyano parçalarında yukarı/aşağı gidip gelen çok hızlı notalar içeren pasajlar vardır ki “glissando” belirteci eklenmiştir, kaydırarak değil de, sanki öyleymiş gibi, hafif, uçarcasına çalın anlamındadır.
[10] Zümrütü anka kuşu.
[11] Akdoğan kuşu.
[12] Tiyek, kuşların kanadındaki uzun tüyleri.
[13] Yörede giyilen kıllı aba.
Kaynak Kişiler
Memik Demir
İli : Gazi Antep
İlçesi : Nizip
Köyü : Arıkdere ( Germiş)
Doğum Yılı : 1941
Baba adı : Dede
Mehmet Demir
İli : Gazi Antep
İlçesi : Nizip
Köyü : Arıkdere ( Germiş)
Doğum Yılı : 1972
Baba adı : Memik
Kaynakça
Komisyon : Barak Türkmenleri, Gazi Antep Valiliği yayınları Başbakanlık Basımevi Ankara 2002
Prof. R. Faruk Sümer : XVI. Asırda Anadolu Suriye ve Irak’ta Yaşayan Türkmen Aşiretlerine Umumi Bir Bakış. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası XI 1950.
Prof. Dr. Faruk Sümer : Oğuzlar – Türkmenler (Tarihleri- Boy Teşkilatı – Destanları) Ana Yayınları, İstanbul 1980.
Halil Atılgan : TRT İNT TV’de yayınlanan Dilde Telde Anadolu programında kullanılan Barak Havaları programının metni.
Halil Atılgan : Barak Ellerinin Talihsiz Ezo’su, Erciyes Dergisi, S. 356 s. 29.
Ali Rıza Yalgın : Cenupta Türkmen Oymakları (I – II Cilt) Kültür Bakanlığı
(Hazırlayan Sebahat Emir) Yayınları No: 256 Ankara 1993.
Ömer Özbaş : Gazi Antep Dolaylarından Türkmenler ve Baraklar Gazi Antep 1958.
Prof. Dr. Hilmi Ziya Üken : Anadolu’nun Dini ve Sosyal Tarihi, Kalan Yayınları, İstanbul 2003.
Nizip İnternet sitesi.
Tokat Erbaa’da Aşağı Barak köyü
YanıtlaSilTokat Erbaa’da Yukarı Baraklı köyü bu köyler tokat erbaa'ya baglı degil bunlar amasya ili taşova ilçesine baglı bir köy'dür düzeltirseniz memmun oluruz
Eskiden Tokat Erbaa'ya bağlı olmuş olabilirler mi?
SilBARAKTAN BELBARAKA. BENİM YAZIYI VE FOTOĞRAFLARI OLDUĞU GİBİ ALMIŞ SİTENİZE KOYMUŞSUNUZ. BEN KOYMAYIN DEMİYORUM. AMA YAZININ KİME AİT OLDUĞUNU BAŞTA BELİRTMENİZ GEREKİR. SANKİ YAZIYI SİZ YAZMIŞSINIZ. HALİL ATILGANI DA KAYNAK GÖSTERMİŞSİNİZ. ARKADAŞLAR BÖYLE DURUMDA KİŞİNİN YAZISINI OLDUĞU GİBİ KOYUN KENDİSİNDEN İZİN ALIN. BU EMEĞE SAYGIDIR. DÜZELTECEĞİNİZE İNANIYOR YAZIYI BENİM ADIMLA OLDUĞU GİBİ YAYINLAMANIZI İSTİYORUM. LÜTFEN EMEĞE SAYGI GÖSTERELİM. DR, HALİL ATILGAN
YanıtlaSilSayın Atılgan,
SilBüyük bir hevesle oluşturduğumuz bu sayfalarda çeşitli sitelerden içerikler topladık. Şahsen yukarıdaki yazınızı sitemize eklerken kaynak belirtmeye özen göstedim. Yazının size ait olduğunun daha anlaşılır olması için küçük bir düzenleme yaptım. Umarım bu düzenleme ile emeğinize gereken saygıyı göstermişimdir.
Saygılarımızla...